Filistin’in o yiğit çocuklarını yenemezsiniz…
Henüz 10’lu yaşlarında Gazzeli bir erkek çocuk.
Enkazından altından üstü başı kan içinde çıkartılan o Gazzeli çocuk haykırıyordu: “Canımız Mescid-i Aksa’ya feda olsun!”
Filistin’in çocukları erken büyürler.
Babasız annesiz büyür çoğu.
Acının içine açar gözlerini.
Zulmün bağrında büyür tüm Filistinli çocuklar.
Ölümü erken yaşlarda tanırlar.
Kendilerini tanımaya başladıkları andan itibaren ölümle yüzleşirler her gün her an.
Her an başlarına düşebilecek bir bombayla ölebileceklerini varsayarak yaşarlar.
O yüzden ölümden korkmazlar.
Ölümü şehadet bilirler.
Yani ölümsüzlük…
Yoksullukla cebelleşirler.
Yaşadıkları yerler açık hapishanelerdir.
Çevreleri namert ve acımasız düşmanla çevrilidir.
Topraklarını işgal eden Siyonist Nazilerdir onlar.
Hayatlarına ve kutsallarına kasteden işgalci barbarlardır onlar.
Gözünü kırpmadan kendilerine ölüm yağdıran namertlerdir onlar.
Genç-yaşlı, çocuk-bebek, kadın-erkek demeden herkese ölüm kusmaktan kaçınmayan insan suretindeki iblislerdir onlar.
Filistin’in çocukları o yüzden ölümden korkmazlar.
Üzerlerine yağan kurşunlardan tırsmazlar.
Filistin’in çocukları erken büyürler.
Ya da büyüyemeden ölürler.
Onların önünde bu iki seçenekten başkası yoktur.
Ya kundaktaki bebek veya sokaklarda henüz oyun çağındaki çocuk iken hunharca öldürülürler ya da bütün hücrelerine işleyen acıyla ve öfkeyle büyürler.
İşte o erken büyüyen çocuklardan birini izliyorum şu an.
Nasıl da cesaretle konuşuyor.
Nasıl da büyük bir olgunlukla konuşuyor.
Az önce yaşadığı Gazze’de üzerlerine atılan füzelerle evleri başlarına yıkılanlardan biri değilmiş gibi.
Enkazdan çıkarılmış, üstü başı kan revan içinde, ama onurluca ve cesaretle bağırıyor: “Canımız Kudüs’e kurban olsun!”
Henüz 10’lu yaşlarında bir çocuk o.
Ama mangal gibi yüreği var.
Sarsılmaz bir imanı var.
Bir başkasını dinliyorum.
Annesini, babasını ve tüm yakınlarını kaybetmiş aynı yaşlardaki Gazzeli bir başka çocuğun sözleri, hem imanın hem korkusuzluğun göstergesi.
Gazze’ye kara harekâtı yapılacağını soran gazeteciye, “İşte buradayız. Gelsinler, bekliyoruz. Şehadetten ötesi var mı? Korkmuyoruz onlardan. Biz gitsek, yerimize başkaları gelecek.”
İsrail askerinin karşısına çıplak elleriyle dikilip “Sizden korkmuyoruz, defolup gidin topraklarımızdan!” diyen o 10’lu yaşlardaki kız çocuğuna ne demeli!
Filistin’in kız-erkek tüm çocukları böyleler işte!
Üstüne yağan ölüm bombalarına karşın elindeki Kur’an’ı yere düşürmeyip kucağında sımsıkı tutan Gazze’nin o imanlı ve cesur kız çocuklarını kim yenebilir?
Yenemezler.
Sadece İsrail değil İsrail’e arka çıkan dünyanın tüm barbarları bir araya gelseler o Filistinli çocukları yenemezler.
O imanı asla yenemezler.
Bugün olmazsa yarın, ama bir gün mutlaka Filistin’in o ölümden korkmaz inançlı çocukları yeryüzünün tüm modern barbarlarını arkasına almış Siyonist Nazileri yeneceklerdir.
Tarih buna şehadet edecektir.
Yeni Selahaddinler yeniden tarih sahnesine çıkacaktır.
Bu dava sadece Filistinli Arapların davası değildir.
Kudüs’ü ilk fetheden Hz. Ömer Arap’tı.
Kudüs’ü Haçlı işgalinden kurtaran Eyyüb’ün oğlu Selahaddin Kürt’tü.
Kudüs’ün asırlarca hamiliğini yapanlar Türklerdi.
Hepsini ortaklaştıran inanç birdi.
O yüzden Başkan Erdoğan’ın duruşu çok anlamlı ve değerlidir. İnancımızın ve misyonumuzun bir gereğidir.
MHP lideri Bahçeli’nin dedikleri bu duruşu netlikle ortaya koyan tarihsel bir çağrıdır.
Bu dava hepimizin davasıdır.
O çocukları bir başına bırakanlar inançlarını sorgulasınlar.
O kutsal belde işgal altında iken hiç bir şey yapmayanlar utansınlar.
Filistin biziz, biz Filistin’iz!
Üzüntüyle belirtmek isterim ki Gazze’nin zulüm altındaki insanları “ama Hamas” demezken, tersine HAMAS’ı kendi mücadelelerinin öncüsü-sembolü olarak görürken, başlarına gelenlerden dolayı HAMAS’ı suçlamayı akıllarının ucundan dahi geçirmezken, bu ülkede bizden görünen birileri nedense “ama HAMAS” diyerek Gazze’nin başına gelenlerden HAMAS’ı sorumlu tutup adeta İsrail’in soykırımını meşrulaştırma yoluna gidiyorlar!
En üzücüsü de bu tür yorumculara, güvenlik ve terör uzmanı titri taşıyan yorumculara bizim televizyon kanallarımızın ekranlarını açmalarıdır, onların bu zehirli yorumlarını üzerimize boca etmelerine izin vermeleridir!
Filistin’in o yiğit çocuklarının üstüne yağan ölüm güllelerine mi üzülelim, yoksa içimizdeki bu açık-gizli İsrail muhiplerinin iğfal edici sözlerine mi?
Eminim ki o Filistinli çocuklar bizim ekranlarımızdan bu tür yorumları izleme imkânı bulsalar İsrail güllelerinden bin beter kahrolurlar! (Yenişafak)
Mehmet Metiner