Yeni bir anayasayla kim neyi değiştirmek istiyor?
Asıl soru bu bence.
Herkes yeni bir anayasa istediğini söylüyor ama nedense hiç kimse somut bir biçimde neyi değiştirmek için yeni bir anayasa istediğini söylemiyor.
“Sivil, demokratik ve özgürlükçü bir anayasa”, hoş bir retorik.
“Vesayetten arınmış anayasa”, herkesin kabul edeceği teorik bir ön kabul.
Sorun tam da burada.
Bir yanda herkesin üzerinde ittifak ettiği teorik ve retorik bir kabul var ama içini doldurmaya gelince herkesin bir diğerinden farklılaştığı bir olgu söz konusu.
“Gelin bir masa etrafında buluşup yeni bir anayasa yapalım!” talebi, dibinde demokratik uzlaşı içerse de, özünde taktiksel siyasi bir hamle taşıyor.
O masada müzakere edilecek metinler yoksa havanda su dövülür.
Evvela herkes neyi niçin değiştirmek istediğini sarahaten ortaya koymalı.
Müzakere, amorf değildir.
Amaçsız hiç değildir.
Birinin “mutlaka olmalı” dediğine ötekisi “mutlaka olmamalı” diyorsa müzakere masasına oturmanın anlamı da yok, gereği de.
Yeni bir anayasa yapılacaksa evvela herkesin neyi korumak ve neyi değiştirmek istediğini mantığıyla birlikte ortaya koyması elzemdir.
Koşulsuz ve ön şartsız masaya oturma teklifi, bugünkü siyasi konjonktürde hem ham hayalden ibarettir hem de siyaseten köşeye sıkıştırma taktiğinden öte bir anlam taşımamaktadır.
“Bir araya gelelim, uzlaştığımız maddeler üzerinden bir anayasa yapalım” demek, yeni bir anayasa yapmak anlamına gelmiyor.
Yamalı-bohça anayasası veya darbe ürünü anayasanın mantığı değişmeden yapılacak değiştirmelerle oluşacak hilkat garibesi bir anayasa Türkiye yüzyılına yakışır bir anayasa olmayacaktır.
O yüzden önerim şu: Meclis’te grubu bulunan partiler evvela ve önemlilikle yeni bir anayasada olmasını veya olmamasını istediklerini netlikle ortaya koymalıdırlar.
Soyut laflarla değil, somut içeriklerle.
Örnek mi?
***
Mesela, Anayasa’nın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen maddelerinden başlayalım.
Bu maddeleri kimler noktasına virgülüne dokunmadan aynen muhafaza etmekten yana, kimler yeniden yazımından yana?
Bu maddelerde içerik veya biçim olarak değişimden yana olanların önerdikleri şey nedir?
Özü muhafaza edip ifade biçimini değiştirmek isteyenler nasıl yeni bir metin öneriyorlar?
***
Mesela, vatandaşlık tanımı konusunda partilerimizin somut önerisi nedir?
Mevcut tanımın aynısıyla korunmasını mı istiyorlar, yoksa yeni bir tanım mı öneriyorlar ve/ya da eski tanımın yeniden yazımından mı yanalar?
***
Mesela, devletin dili bahsinde ne düşünüyorlar!
Devletin dilinin Türkçe olmasından anladıkları şey nedir? “Devletin dili” mi “resmi dil” mi? Bu bahiste nasıl bir anayasal değişim istiyorlar veya istemiyorlar?
Türkçe’nin dışında bu ülke vatandaşlarına ait diğer dillerin öğrenimi ve öğretilmesi konusunda somut önerileri nedir partilerimizin?
Anadilde eğitim mi isteniyor yoksa anadilin öğrenimi-öğretimi mi?
Anadilde eğitim talebi ile anadilin öğrenimi-eğitimi birbirinden farklıdır.
***
Mesela, nasıl bir hükümet modeli isteniyor.
Başkanlık mı, yarı başkanlık mı, parlamenter sistem mi?
Nasıl bir başkanlık sistemi veya ne tür bir parlamenter sistem sorusu da cevaplanması gereken önemdedir.
Bütün yetkilerin başkentte toplandığı merkeziyetçi bir sistem mi, yerel yönetimlerin de belirleyici aktör olduğu adem-i merkeziyetçi bir sistem mi?
***
Mesela, vesayet organları olarak eleştirilen Anayasa Mahkemesi ve YÖK gibi kurumlar yeni aynen muhafaza mı edilecek yoksa değiştirilecek mi? Değiştirilecekse nasıl bir modelite öneriliyor?
Yasama-yürütme-yargı erkleri bahsinde nasıl bir demokratik sistem olsun isteniyor?
***
Milletin siyasal temsili konusunda kim ne öneriyor?
Siyasi partiler ve seçim sistemi konusunda öngördükleri değişim nedir?
***
Örnekleri çoğaltmaya gerek yok.
Bu kadarı bile kâfi.
Demokrasiden ve özgürlükten kimin ne anladığı da elbette nirengi öneme sahiptir.
O yüzden herkesin demokrasiden ve özgürlükten ne anladığını, kamusal alanın tanziminden başlayarak hayatın başka alanlarında kime ne kadar özgürlük öngörüp görmediğini de açıklaması olmazsa olmaz bir öneme sahiptir.
Bunların hiç biri bilinmeden veya netlikle ortaya konulmadan müzakere masasına oturma talebi bence doğru değildir.
Zira kırmızı çizgileri birbirinin tersi olanların bir masaya oturmaları mümkün olmadığı gibi, toplum baskısı karşısında siyaseten oturmaları halinde de sonuç almaları zinhar mümkün değildir.
Doğru olan şudur: Herkes hazırladığı anayasayı milletle paylaşsın evvela.
Kimin ne düşündüğünü bilelim hep birlikte.
Sonra benzer düşünenler bir araya gelirler.
Meclis’ten yeni anayasayı millete götürme kararı çıkarsa, millet de kendisi için neyin gerekli olup olmadığına karar ver.
#Siyaset, # Politika, #Mehmet Metiner