15 TEMMUZ’UN 7. YILDÖNÜMÜ: Çıkartılacak dersler…
Yarın 15 Temmuz’un yıldönümü.
Umarım 15 Temmuz’u anma etkinliklerine FETÖ ile girişilen o amansız mücadele süreçlerinde FETÖ’ye siyasi ağabeylik ve hâmilik yapan zevat devlet protokolünün en ön sıralarında yer almaz.
Bu durum 15 Temmuz’da çıplak elleriyle ölüme meydan okuyan milletimizin yiğit evlatlarının yüreğini fena halde incitiyor biline.
***
Sahi biz Kılıçdaroğlu’nu ne diye suçlayıp duruyoruz?
“Söz, darbe olursa tankların üzerine ilk ben çıkarım!” dediği halde tankları gördüğünde sıvışıp kaçtığı için değil mi? Gece boyu sığındığı evde televizyonlara bağlanıp halkı darbeye karşı direnmeye çağırmadığı için değil mi?
Peki, aynı durumda olan içimizdekilere karşı niçin ses etmeyiz? Dahası ve en fenası tıpkı Kılıçdaroğlu gibi olan içimizdekilere niçin itibar gösterir, onları en ön sıralara oturturuz?
15 Temmuz’un 1. yıldönümünde İstanbul Milletvekili sıfatımla TBMM’de akşam açık havada düzenlenen anma törenine ailemle katıldığımda üzülerek irkilmiştim. Niçin mi? Protokolün en ön sıralarında FETÖ’nün siyasi hâmilerinin oturtulduğunu gördüğüm için. O an karar verip ayrılmıştım oradan, hışımla.
Soruyorum: Biz 15 Temmuz’da niye meydanlara indik, kimler tekrar başımıza en itibarlı konumlarda olsun diye ölüme meydan okuduk?
Artık bu arınmayı ve hesaplaşmayı tamamlamamız gerekiyor.
Milletimiz Reis’e duyduğu derin ve sarsılmaz güven sayesinde belki sesini çıkarmıyor ama herkes bilsin ki bu durum milletimizin yüreğinde bir yaradır.
AK Parti’mizin son seçimlerde yaşadığı düşüşün bir sebebi de burada aranmalıdır.
***
15 Temmuz akşamı beraber aynı uçakla İstanbul’a indiğimiz devlet ve hükümet katındaki bir zatın, Reis’in ölümle cebelleştiği ve milletimizin kahraman evlatlarının meydanlarda vuruştuğu o gece sırra kadem basması hâlâ içimde kanayan bir yaradır. Onun gibi niceleri o gece yoklardı. Telefonları kapalıydı onların. Nerde oldukları dahi bilinmiyordu. 16 Temmuz sabahında görünmeye başladılar. Hiçbir şey olmamış gibi tekrar gelip itibarlı konumlarına oturdular. O gece ölüm karşısında yalnız bıraktıkları Reis’in etrafında gene pervane oldular. Aziz şehitlerimizden Erol Olçok kardeşimizin cenaze namazında da Reis’in yanında en önde hizalananlardan çokları onlardan oluşuyordu.
En öndekilerle en arkadakiler bir kez daha yer değiştirmişlerdi.
15 Temmuz gecesi en önde olanlar en arkaya, hiç görünmeyenler de en öne geçmişlerdi. Siyasetin bir cilvesi de bu işte!
Yeri gelmişken hatırlatmak istediğim bir acı gerçek şu:
Biz 15 Temmuzcular FETÖ’cü hainleri Allah’ın inayetiyle yendik ama içimizdeki 16 Temmuzculara yenildik dostlar!
Şimdilik bu kadarıyla iktifa edeyim. Lafın tamamı akıllıya denmez çünkü.
***
FETÖ ile mücadele süreçlerinde şunu gördüm: Reis meğer partisi içinde ne kadar da yalnızmış! Onu seven ve gerekirse uğruna canını verecek milyonlar olmasaydı Reis’i çoktan kendi partisi içinde alaşağı ederlerdi. Milletin buna izin vermeyeceğini bildikleri için çekindiler. Yoksa siyasi iç darbe için zemin her türlü hazırdı. “Erdoğan’sız AK Parti”nin millette bir karşılığı olduğunu bilselerdi Reis’i partisi içinde alaşağı etmekten asla kaçınmazlardı.
Bunu başaramayacaklarını gördükleri için Reis’in gücü üzerinden kendilerine iktidar alanları açma yoluna gittiler.
Reis’in basireti oyunlarını bozdu.
***
FETÖ ile topyekûn mücadele süreci başladığında iki gerçeklik ortaya çıktı. Biri, dışımızda. Diğeri, içimizde.
Dışımızdaki gerçeklik, o güne kadar F tipi tehlike diyenlerin F tipinin yanında hizalanarak Erdoğan düşmanlığını artık farklı bir boyuta taşımaları şeklinde karşımıza çıktı. Kılıçdaroğlu’nun başını çektiği bu cephenin temel argümanı şuydu:
“Erdoğan tek adam rejimi yarattı. Erdoğan diktatör. Erdoğan muhaliflerini tasfiye etmek için yeni bir terör örgütü icat etti. Mağduriyetler arttıkça artıyor. Hak, hukuk ve adalet ayaklar altına alındı.”
İçimizden birileri de eş zamanlı olarak benzer argümanlar üzerinden Reis’i itibarsızlaştırmaya ve eleştirmeye başladı. Temel argümanları şuydu: “Erdoğan partiyi ilk kurduğumuzda eşitler arasında birinciydi, şimdi ise tek adam. Partinin kurucu felsefesi terk edildi. Partinin fabrika ayarları bozuldu. Erdoğan kendisine muhalif olan herkesi tasfiye etti. FETÖ ile mücadele adı altında geniş bir mağduriyet alanı oluştu. Hak, hukuk ve adalet yerini diktatörlüğe bıraktı.”
Dikkat edilirse her iki kesimin de temeldeki itirazları ve eleştirileri aynı.
Erdoğan’ın artık partisini ve ülkeyi tek adam rejimiyle yönettiği, adaleti ayaklar altına aldığı iddiasına yaslanan “diktatörlük” söylemi, sonraki süreçlerde hepsini zaten bir cephede buluşturacaktı.
FETÖ’nün siyasi ayağını arayan Kılıçdaroğlu Erdoğan’ı devirmek için FETÖ’yü destekleyen ve FETÖ’cülerin desteklediği birine dönüşecekti. Dahası, FETÖ’nün her türlü ayaklarıyla da yol yürüyecekti.
Son seçimde Reis tekrar gücünü gösterip kazanınca FETÖ’cülerin ve FETÖ ile işbirliği içinde olan herkesin süngüsü düştü.
***
Ne Reis’i dönüştürebildiler, ne Reis’i AK Parti’nin başından uzaklaştırabildiler ne de Reis’i sandıkta yenebildiler.
Peki, bittiler mi?
Artık hamlelerinden vaz mı geçecekler?
Asla!
Çok daha sinsi ve tehlikeli oynayacaklar.
Ne yapacaklarını size diyeyim.
AK Parti’yi ele geçirmekten asla vazgeçmeyecekler.
İçerdeki kripto unsurların suretlerini değiştirecekler.
Her partiye adamlarını yerleştirmekten de vazgeçmeyecekler.
Reis sonrasına oynayacaklar.
O yüzden Reis’ten çok Reisçi geçinecekler.
Reis’i ölümüne seven gerçek dostlarını bir bir Reis’ten uzaklaştıracaklar.
Türlü yalanlarla, hilelerle ve desiselerle…
Reis’i en güçlü olduğu bu son döneminde yalnızlaştıracaklar.
Partinin içine oynayacaklar.
Partinin yeniden yapılanma sürecine müdahil olacaklar.
Hükümetin içine oynayacaklar.
Yeni bakanlardan gözlerine kestirdiklerini, özellikle de silahlı gücü elinde bulunduran bakanlarımızı överek onları avuçları içine alma veya çevresini kendilerinden olanlarla doldurma yoluna gidecekler.
Şimdiden bunun emareleri göründüğü için diyorum.
Bakanlarımızın kimler tarafından niçin övüldüklerine dikkat etmelerinde yarar var…
Bazılarının övgüsüne mazhar olmanın millet nezdinde oluşturacağı algının siyaseten kendilerini bitirebileceğini eminim ki onca yaşanmışlıklardan sonra en iyi bilecek konumdaki arkadaşlarımızdırlar o bakanlarımız…
Hileler, görmesini bilenler için belirmeye başladı.
***
Geçmişte görmedik. Göremedik. Görmek istemedik. Gösterenleri de düşman belledik. Bedeli ağır oldu.
Şimdi gözümüzü dört açmalıyız. Her şeyi gören gözlerimiz olmalı. Bize gösterenleri de dost bilen anlayışımız olmalı.
Bir delikten iki defa ısırılmamalıyız.
Unutmamalıyız.
Unutturmamalıyız.
Unutursak yüreğimiz kurusun, ellerimiz kırılsın, dilimiz lâl olsun bizim.
***
Unutmayalım ki FETÖ bir zihniyettir. O zihniyeti yok etmediğimiz sürece örgütü yok edemeyiz. Birini edersek ötekisi dikilir karşımıza.
İçimizdeki ihaneti de zinhar unutmamalıyız.
En tepemize oturttuklarımızın günü geldiğinde nasıl ihanet ettiklerini unutursak yeni ihanetlere de kapı aralamış oluruz.
İhanet hep içerden gelir unutmamalıyız.
İçimizi ne kadar sağlam tutarsak dışardan gelen saldırıları da o kadar kolay bertaraf edebiliriz.
İhaneti ödüllendirenler bilesiniz ki ihaneti besleyen zemini de diri tutmuş olurlar.
***
15 Temmuz’un yiğit Reis’ine, aziz şehitlerimize, gazilerimize ve isimsiz kahramanlarımızın cümlesine bin selam olsun! (YeniŞafak)