MÜRŞİD VE İRŞAD…
Bu yazımızda; mürşidlik, müridlik, şeyhlik, seyyidlik ve müteseyyidlik gibi kavramların biraz derinliğine inerek, insanın hakikate olan yolculuğunda çeşitli merhalelerini naçizane anlatmak istedik.
Mürşid:
İslam tasavvufunda, insanları manevi olgunluğa ulaştıran, yol gösteren rehber anlamına gelir. Mürşit, "irşad" yani doğru yolu gösterme görevini üstlenen kişidir ve genellikle Allah'a yakınlığı ve dini bilgisiyle öne çıkan kişilerden seçilir. Bu kişi, mürid adı verilen taliplerini eğitir ve onları manevi yolculuklarında destekler.
Mürit:
Müritlik, gönlünü bir mürşide bağlayarak hakikat yoluna adım atanların, derin bir teslimiyet içinde yürüdükleri bir yolculuktur. Mürit, yalnızca hizmet ederek, ilim ve irfan talep ederek ve tasavvufun derinliklerine nüfuz ederek kemale erer. O, mürşidinin ışığında yol alır ve onu aşmadan, önce kendisini aşması gerektiğini bilir. Ancak bu uzun yolculuğun sonunda hakiki bir şeyh olabilir; zira himmetsiz, ilimsiz, hizmetsiz bir yolda yürüyen hakikate ulaşamaz.
Şeyh:
Şeyhlik ise, bir makama miras yoluyla değil, takva ve irfanla erişilen yüce bir unvandır. Şeyhlik, sadece bir aileye ya da bir soy zincirine dayandırılamaz; ilimle, tefekkürle ve Allah’a karşı derin bir huşu ile kazanılır. Gerçek bir şeyh, yılların tecrübesi ve iç yolculuğunun getirdiği manevi derinlik sayesinde bu makamı hak eder. Onun yolu, bir müridin adım adım yürümesi gereken engebeli bir yoldur; kolay ulaşılmaz, ama ulaşanlar da o yolda kaybolmaz. Şeyhlik, insanı yoldan çıkmaya karşı koruyan manevi bir rehberliktir. “Şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır” denir; bu, mecazi anlamda, delilsiz ve rehbersiz kalan birinin hakikatten uzaklaşacağını anlatır. En büyük delil, Yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) ve ona indirilen mucizevi Kur’an’dır.
Seyyid:
Seyyidlik ise, bir ilim ya da tecrübenin değil, nebevi bir soyun mirasıdır. Seyyidler, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) kızı Hz. Fatıma’dan gelen kutsal bir soyun temsilcileridir. Seyyid, çalışarak değil, doğarak bu manevi makamı taşır. Seyyidliğin özü, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in soyu ile doğrudan Hz. Resulullah’a (s.a.v.) dayanmaktır. Seyyid, ilimle buluştuğunda ise “Seyyid Şeyh” olarak anılır, zira hem nebevi soyu hem de ilmi birikimiyle halkına yol gösterir.
Müteseyyid:
Seyyid olmadığı halde bu makamı iddia edenler sahtekarlardır. Peygamber Efendimiz veda hutbesinde şöyle buyuruyor; “Babasından başka bir soy iddia eden soysuz, yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan nankör, Allah'ın gazabına, meleklerin lanetine ve bütün müslümanların ilencine uğrasın! Cenab-ı Hak, bu gibi insanların ne tevbelerini, ne de adalet ve şahadetlerini kabul eder.”
Anlayana sivrisinek saz, anlamayana ne denir bilinmez.
Hamdullah IŞIK / malabub@yaani.com