EN UTLU FETİH...

Kutsal Kâbe'mizin hamisi, kutlu şehir Mekke, 1394 yıl önce 11 Ocak 630 tarihinde, yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa Efendimiz ve kutlu ordusu tarafından fethedildi. Bu tarihi fetih ile Kâbe ve çevresi putlardan arındırılmış, karanlık Cahiliye devri son bulmuş ve İslam'ın ilk devleti kurulma aşaması tamamlanmıştır…

Bu mübarek fetih, tüm insanlık için bir kurtuluş vesilesi olmuştur. Bu önemli zaferi, barışı, merhameti ve adaleti temsil eden Sevgililer Sevgilisi, iki cihan liderimiz Hz. Muhammed'e salat ve selam göndererek kutluyor, tüm İslam âleminin fetih gününü tebrik ediyorum. 2025 yılının, barış, kardeşlik, huzur ve afiyet getirmesini Yüce Allah’tan niyaz ediyorum.

Sevabıyla ve günahıyla bir yılı daha geride bıraktık. Yani, ömür sermayemizden 365 gün ve 6 saat daha eksildi. Bu sermayenin yılsonu hesabını yaparak, kazancımızı ve kaybımızı sorgulamalıyız.

Ömür muhasebemize örnek teşkil edecek bir kıssayı paylaşmak istiyorum: Bir zamanlar Molla’nın biri, karşı sahile geçmek üzere bir kayığa biner. Kayık yolculuğunun verdiği haz ve deniz havasının huzuru ile kayıkçıya bir soru sorar:

• Eee, söyle bakalım kayıkçı! Sen sarf ve nahiv (Arapça dil bilgisi) bilir misin?

Kayıkçı:

• Hayır, efendim, ben o dediğiniz şeyleri bilmem, der.

Molla biraz da alaycı bir şekilde:

• Yazık, bu duruma çok üzüldüm kayıkçı kardeş! Desene gitti ömrünün yarısı...

Kayıkçı pek aldırış etmez, kürek çekmeye devam eder. Ancak kısa süre sonra denizde bir fırtına çıkar ve kayık sağa sola savrulmaya başlar. Kayıkçı, tüm gücüyle kayığı idare etmeye çalışırken, kayığın batmak üzere olduğunu fark eder. Kayıkçı mollaya sorar:

• Arkadaş, kayık batmak üzere, sen yüzme bilir misin?

Korkudan titreyen molla:

• Hayır, bilmem, der.

Kayıkçı:

• O zaman desene gitti ömrünün hepsi...

Ömrünü dünya malı biriktirerek ve sadece dünyevi ilimleri öğrenerek geçirenler, aldıkları diplomalar, plaketler ve madalyalarla övünenler, en basit dini bilgileri öğrenmeye gayret etmeyenler, kabir kayığına bindiğinde ne yapacaklar? Mevki-makam, ödüller, mal mülk onlara fayda sağlayacak mı? Dünyada şakıyıp duran dillerinin ne faydası olacak? Bildikleri dünyevi dil bilgisi onları kurtaracak mı?

Şimdi kendimize sormalıyız:

• Biz ömrümüzü heba etmemek için ne yapıyoruz?

• Müslümanım diyen herkesin bilmesi gereken farz ve sünnetlerden kaçını biliyoruz?

• Savm, salât, hac, zekât, kelime-i şahadet gibi temel ibadetleri yerine getiriyor muyuz?

• Dünya için harcadığımız eforumuzun kaçta kaçını ahiret için harcıyoruz?

• Kabir kayığına bindiğimizde, bildiğimiz edebi dil bilgisi bir işe yarayacak mı?..

Antrparantez; Kur'an ve sünneti rehber edinmiş olanlar için: Evet... İnşallah! Allah ve Resul’ünü dost edinenlere, dünyada da ahirette de korku yoktur…

Akşam olunca sabahı özlerim,
Gün doğunca akşamı iple çekerim,
Dönme dolap gibi etrafımda dönerim,
Hayat beni harcar, ben hayatı harcarım...

Evet, biz mi hayatı harcıyoruz, yoksa hayat mı bizi harcıyor? Durup düşünmeliyiz... Allah (c.c.)’ın bize bahşettiği nimetlere karşı daima müteşekkir olmalıyız. Her geçen saat, her geçen gün, insanların altın değerindeki ömründen bir parça daha alıp götürüyor.

Ve insanlar, ömür sermayesinin bir yılını daha kaybederken seviniyor, kutlamalar yapıyor, eğlenceler düzenliyorlar. Devlet eliyle yılbaşına özel yapılan harcamalarla, yasal kumarlarla (milli piyango, toto, loto vs.) belki binlerce aç insana aş verilebilir, boş gezene iş bulunabilir, sokakta yatanlara ev yapılabilirdi.

Yılbaşını büyük kutlamalarla, hindiler keserek, havai fişeklerle coşkunun doruğuna çıkanlar, kaybettikleri yılın kendilerinden ne alıp götürdüğünün farkında mı?

Hangimiz farkındayız?

Allah (c.c.) hepimize, İslam kültürü ve terbiyesiyle yaşamayı ve özümüze dönmeyi nasip eylesin…

Hamdullah IŞIK / malabub@yaani.com